Ana menuyu geç or Gec


Yüksek Seçim Kurulu Kararı Detayları.


Yıllarına Göre Yüksek Seçim Kurulu Kararları

1976 | 1977 | 1978 | 1979 | 1980 | 1981 | 1982 | 1983 | 1984 | 1985 | 1986 | 1988 | 1990 | 1991 | 1993 | 1994 | 1995 | 1996 | 1997 | 1998 | 2000 | 2001 | 2002 | 2003 | 2004 | 2005 | 2006 | 2008 | 2009 | 2010 | 2013 | 2014 | 2015 | 2017 | 2018 |


Karar No:27/1993
Seçim ve Halkoylaması Yasası Madde No:SHY. Md. 9 ve 162
Karar Konusu:52/1991 SAYILI YASANIN İLERİYE DÖNÜK İŞLERLİĞİ, YÜRÜRLÜĞE GİRDİĞİ TARİHTEN ÖNCEKİ BİRTAKIM OLAYLARA DAYANMAKTA İSE DE BU HUSUS YASANIN GERİYE DÖNÜK UYGULAMA GETİRDİĞİNİ GÖSTERMEZ VE BU GERİYE DÖNÜKLÜK PRENSİBİ İLE ÇATIŞMAZ. İTİRAZ EDENİN MAHKÛM OLDUĞU SUÇUN AF YASALARI SONUCU BÜTÜN NETİCELERİ İLE ORTADAN KALKTIĞINA İLİŞKİN SAVINA GELİNCE; BU HUSUSTA CEZA HUKUKU AÇISINDAN İŞLENEN SUÇUN, MAHKÛMİYET DE DAHİL, BÜTÜN NETİCELERİNİN ORTADAN KALKTIĞINA HERHANGİ BİR KUŞKU MEVCUT DEĞİLDİR. NE VAR Kİ 52/1991 SAYILI YASA İLE GETİRİLEN DEĞİŞİKLİK CEZA HUKUKU ALANINDA OLMAYIP SEÇİM HUKUKU SAHASINDADIR. YASAMA MECLİSİNİN ÇOK AÇIK SEÇİK OLAN “AFFA UĞRAMIŞ OLSALAR DAHİ” SÖZ DİZİSİNİ GEÇMİŞİ DE BİLEREK VURGULAMAK SURETİYLE İLGİLİ MADDEDE KULLANMASI MECLİSİN NİYETİNİ AŞİKÂR BİR ŞEKİLDE ORTAYA KOYMAKTADIR.
Karar Özeti:

Ulusal Birlik Partisinin Girne milletvekili adayı Burhan Dayı’nın 9 Kasım 1993 tarihli itirazı görüşüldü gereği düşünüldü.

12 Aralık 1993 tarihinde yapılacak milletvekilliği seçimlerinde U.B.P. Girne ilçesi adayı Burhan Dayı’nın durumunun Girne ilçe seçim kurulu tarafından 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasının 52/1991 sayılı Yasa ile değiştirilmiş 9(1) (d) maddesine aykırılığı saptanmış ve bu husus 7.11.1993 tarihinde adayın partisine ve Yüksek Seçim Kuruluna bildirilmişti. Aday, avukatı vasıtasıyle bu karar aleyhine Yüksek Seçim Kuruluna 9 Kasım 1993 tarihinde itiraz etmiş ve itirazı incelenmiştir. Kurul, 10.11.1993 tarihinde vermiş olduğu kararda oyçokluğu ile itirazı, gerekçeleri ileride verilmek üzere, reddetmişti.

10.11.1993 tarihli kararın gerekçeleri.

İşbu itiraz 12.12.1993 tarihinde yapılacak erken milletvekilliği seçimi için U.B.P. Girne milletvekili adayları arasında bulunan Burhan Dayı’nın 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasında öngörülen koşul ve nitelikleri haiz olmadığına ilişkin Girne ilçe seçim kurulu tarafından 7.11.1993 tarihinde alınan karara karşı yapılmıştır.

Çelişkisiz olan olgulara göre işbu itirazı yapan Burhan Dayı 2313 sabıka kayıt numarası altında 23.1.1975 tarihinde gayrı kanuni eşya tasarrufu suçundan dolayı suçlu bulunarak 7.5.1975 tarihinde 20 KL.- para cezasına çarptırılmıştır. Konu mahkûmiyet 29/1975 ve 1/1984 sayılı Af Yasaları ile bütün sonuçları ile ortadan kalkmıştı. Ancak Yasama Meclisi 52/1991 sayılı 1976 Seçim ve Halkoylaması (Değişiklik) Yasası ile 5/1976 sayılı Yasanın (9)(1)(d) maddesini tadil etmiştir. Tadil edilmiş şekli ile 5/1976 sayılı Yasanın 9(1)(d) maddesi aynen şöyledir:

“9(1)(d) Affa uğramış olsalar dahi, adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs, rüşvet almak veya vermek, görevi kötüye kullanmak, sahte evrak düzenlemek ve sahte evrağı tedavüle sürmek, dolandırıcılık, hırsızlık, hırsızlık malı tasarrufunda bulundurmak, uyuşturucu madde tasarruf etme, kullanma ve alıp satma, ırza geçme, ırza geçmeye teşebbüs, hileli iflas ve benzeri yüz kızartıcı suçlardan dolayı mahkûm olanlar”. <+/p>

Bu durumda bu yeni maddeye göre, sair şeyler yanında, hırsızlık malı tasarruf etme, kullanma ve alıp satma…………… ve benzeri yüz kızartıcı suçlardan dolayı mahkûm olanların konu mahkûmiyetleri affa uğramış olsa dahi milletvekili seçilemeyeceği öngörülmektedir.

Girne ilçe seçim kurulu da 52/1991 sayılı Yasa ile değiştirilmiş şekliyle 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasının 9(1)(d) maddesine dayanarak itiraz edenin Yasanın öngördüğü koşul ve nitelikleri haiz olmadığı kararına vardı. İtiraz eden Girne ilçe seçim kurulunun bu kararından Kurulumuza itiraz etmiş bulunmaktadır.

İtiraz eden itirazında;

1. Yasanın ilgili maddesinin gayrı kanuni eşya tasarrufu suçundan mahkûm olanları içermediğini ve bu nedenle konu mahkûmiyetinin aday olmasına engel olmadığını;

2. Konu mahkûmiyet 29/1975 ve 1/1984 sayılı Af Yasaları ile ortadan kalkmış olduğundan halen herhangi bir mahkûmiyeti bulunmadığını; ve

3. Yasanın ilgili maddesinin konu mahkûmiyetten sonra yürürlüğe girmiş olup Yasanın 9(1)(d) maddesindeki kuralların geçmişe şamil olamayacağı ve ancak Yasanın yürürlük tarihinden sonraki adaylara ya da mahkûmiyetlere şamil olabileceğini

ileri sürerek Girne ilçe seçim kurulunun itiraz konusu yaptığı hakkındaki kararının iptal edilmesini istedi.

İtirazın 9.11.1993 tarihinde dinlenmesinde itiraz eden tarafından bulunan avukat itiraz edenin 1. itirazı üzerinde durmayıp itiraz edenin konu mahkûmiyetinin Yasanın 9(1)(d) maddesinde belirtilen suçlardan olduğunu teslim etmiştir. İtiraz eden avukatı itiraz edenin 2. ve 3. itirazı ile ilgili olarak 52/1991 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 12.4.1991 tarihinden sonra bir suç işlenmesi halinde engel teşkil edebileceğini ve itiraz edenin mahkûmiyetinin Af Yasaları kapsamına girdiği ve tüm sonuçları ile ortadan kalktığı cihetle itiraz edenin mevcut bir sabıkası bulunmadığını savundu.

52/1991 sayılı Yasanın içeriğinden de görülebileceği gibi konu Yasa, itiraz edenin avukatı tarafından ileri sürüldüğünün aksine geriye dönük olmayıp ileriye dönüktür. Yasanın ileriye dönük işlerliği yürürlüğe girdiği tarihten önce birtakım olaylara dayanmakta ise de bu husus Yasanın geriye dönük uygulama getirdiğini göstermez. Yasa koyucunun 52/1991 sayılı tadilâtla getirdiği değişikliğin amacı kamu yararı gözetilerek, geçmişte Yasanın konu maddesinde gösterilen bazı suçları işleyenleri geriye dönük olarak cezalandırmak olmayıp geçmişte bu tür suçları işleyenlerin, affa uğrasalar bile, halkın temsilcisi olarak Yasama Meclisine girmelerini engellemektedir. Tadilât Yasası bu açıdan değerlendirildiğinde 9(1)(d) bendi ile getirilen engel geriye dönüklük prensibi ile çatışmaz. Bu hususta Gör Re A Solicitor’s Clerk 1957 AER s.617 West v.Gwynne 1911 2 Ch. D. S.1., 73/1976 sayılı Yüksek Seçim Kurulu Kararı.

İtiraz edenin mahkûm olduğu 9(1)(d) kapsamına giren suçun 29/1975 ve 1/1984 sayılı Af Yasaları sonucu bütün neticeleri ile ortadan kalktığına ilişkin savına gelince; bu hususta ceza hukuku açısından işlenen suçun, mahkûmiyet de dahil, bütün neticelerinin ortadan kalktığına herhangi bir kuşku mevcut değildir. Ne var ki 52/1991 sayılı yasa ile getirilen değişiklik ceza hukuku alanında olmayıp seçim hukuku sahasındadır. Hiç şüphe yoktur ki Yasama Meclisi ilgili maddede öngörülen suçlardan veya benzerlerinden mahkûm olanları bünyesine almamakta kamu yararı görmüştür. 52/1991 sayılı değişiklik yasasıyla 5/1976 sayılı Yasanın 9(1)(d) maddesini kaldırmış ve yeni getirdiği madde ile öngördüğü suçlar ve benzeri suçlardan mahkûm olanların, “Affa uğramış olsalar dahi”, milletvekili olmalarını engellemiştir. Yasama Meclisinin geçmişte 29/1975 ve 1/1984 sayılı Af Yasalarının bilincinde olmadığını söylemek olanaksızdır. Hal böyle olmasına rağmen Yasama Meclisinin çok açık seçik olan “Affa uğramış olsalar dahi” söz dizisini geçmişi de bilerek vurgulamak suretiyle ilgili maddede kullanması Meclisin niyetini aşikâr bir şekilde ortaya koymaktadır.

Yorum ilkeleri, bir yasanın yorumu yapılırken ilkin ona doğal anlamının verilmesini öngörür. Bu ilke önümüzdeki maddeye uygulandığında itirazcının adaylığının değiştirilmiş şekliyle 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasının 9(1)(d) maddesine, hiçbir kuşkuya mahal bırakmayacak bir şekilde, aykırı olduğu ortaya çıkar. Bu nedenle Girne ilçe seçim kurulunun aldığı ve itiraz konusu edilen kararı doğrudur. İtiraz oyçokluğu ile reddolundu.

KARŞIOY YAZISI

Bu itiraz, 12.12.1993 tarihinde yapılacak erken milletvekilliği seçimi için U.B.P. Girne milletvekili adayı olan Burhan Dayı’nın 52/1991 sayılı (Değişiklik) Yasası ile değiştirilen 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasının 9(1)(d) maddesinde gösterilen koşul ve nitelikleri haiz olmadığına ilişkin Girne ilçe seçim kurulu tarafından 7.11.1993 tarihinde alınan karara karşı yapılmıştır.

İhtilâfsız olgulara göre, işbu itirazı yapan Burhan Dayı 2313 sabıka kayıt numarası altında 23.1.1975 tarihinde Fasıl 154 madde 309’a aykırı gayrı kanuni eşya tasarrufu suçundan suçlu bulunarak 7.5.1975 tarihinde 20 KL. para cezasına çarptırılmıştır. Dilekçe sahibinin bu mahkûmiyeti 29/1975 ve 1/1984 sayılı Genel Af Yasalarının ilgili maddeleri uyarınca bütün sonuçları ile ortadan kaldırılmıştır. Bu durumda dilekçe sahibinin bütün neticeleri ile affa uğrayan sözü edilen sabıkası bütün neticeleri ile ortadan kalktığı cihetle, sabıka kayıt siciline bakıldığında böyle bir sabıkaya rastlanmaması gerekirdi. Ancak sabıka kayıt fişinde bu görülmekte ve karşısında da affa uğradığı yazılmaktadır. 52/1991 sayılı 1976 Seçim ve Halkoylaması (Değişiklik) Yasası ile 9/1976 sayılı Yasanın 9(1)(d) bendi aşağıdaki şekilde tadil edilmişti.

“9(1)(d) Affa uğramış olsalar dahi, adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs, rüşvet almak veya vermek, görevi kötüye kullanmak, sahte evrak düzenlemek ve sahte evrağı tedavüle sürmek, dolandırıcılık, hırsızlık, hırsızlık malı tasarrufunda bulundurmak, uyuşturucu madde tasarruf etme, kullanma ve alıp satma, ırza geçme, ırza geçmeye teşebbüs, hileli iflâs ve benzeri yüz kızartıcı suçlardan dolayı mahkûm olanlar.”

Tadil edilmiş şekli ile 9/1976 sayılı 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasının 9(1)(d) bendi Fasıl 154 Ceza Yasasının 309 maddesi altında bir suç içermemektedir. Dilekçe sahibinin geçmişte işleyip affa uğrayan suça en yakın olan hırsızlık malı tasarruf etme suçudur ki bu da Fasıl 154 madde 306 altında son derece ciddi bir suçtur. Yukarıda değindiğim gibi dilekçe sahibinin Fasıl 154 madde 306 altında işlediği bir suç yoktur. Yasanın 9(1)(d) maddesinin son kısmında “benzeri yüz kızartıcı” deyimi kullanılmaktadır. Bu tanıma bu suçun girip girmediğini ise daha sonra incelemeyi uygun buldum.

İtiraz eden itirazında:

1. Yasanın ilgili maddesinin gayrı kanuni eşya tasarrufu suçundan mahkûm olanları içermediğini ve bu nedenle konu mahkûmiyetinin aday olmasına engel olmadığını;

2. Konu mahkûmiyet 29/1975 ve 1/1984 sayılı Af Yasaları ile tüm neticeleri ile ortadan kalkmış olduğundan herhangi bir mahkûmiyeti bulunmadığını;

3. Değişiklik Yasası ile değiştirilen 9(1)(d) maddesindeki kuralların geçmişe şamil olamayacağını, ancak yasanın yürürlük tarihinden sonraki adaylara ya da mahkûmiyetlere şamil olabileceğini; ve

4. Yasa saniyen geri dönük de yürütülse dilekçe sahibinin sicilinde dikkate alınması gereken herhangi bir mahkûmiyete rastlanmaması gerektiğini-

ileri sürerek Girne ilçe seçim kurulunun itiraz konusu yaptığı hakkındaki kararının iptal edilmesi isteminde bulunmuştur.

9.11.1993 tarihinde itirazın incelenmesinde, itiraz eden tarafından bulunan avukat, 1. itiraz üzerinde fazlaca durmamakla beraber bu itirazını da geri çekmemiştir. İtiraz edenin avukatı, 2., 3., ve 4. itirazı ile ilgili olarak 52/1991 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 12.4.1991 tarihinden sonra dilekçe sahibinin hiçbir suç işlememesi halinde bu yasanın geriye dönük olarak uygulanamayacağına göre adaylığına engel teşkil edemeyeceğini ileri sürmüş ve itiraz edenin geçmişteki mahkûmiyetinin Af Yasaları kapsamına girip tüm sonuçları ile ortadan kalkmış olduğu cihetle, mevcut bir sabıkasından söz edilmemesi gerektiğini savunmuştur.

İtiraz edenin avukatı, (Değişiklik) Yasasının yayımlandığı tarih dikkate alındığında ileriye dönük işlemler içerdiğini, ancak “affedilmiş olsalar dahi” deyiminin geriye dönük uygulamalar veya değerlendirmeler yapılmasını öngörebileceğini, Yasa koyucu böyle bir geriye dönüklük murat etmiş olsa idi, bunu daha sarih ve açık bir ifade ile yasaya koyması gerektiğini, bu yapılmadığı cihetle, dilekçe sahibinin affa uğramış ve bütün neticeleri ile orta yerden kalkan ve neticede yok sayılması gereken mahkûmiyetinin yeni (Değişiklik) Yasası ile canlandırılmasının söz konusu olamayacağını ileri sürmüştür.

İNCELEME:

Yapılan itirazlar ve ileri sürülen argümanlar ışığında 1. konuyu tezekkür ettiğimde 52/1991 sayılı (Değişiklik) Yasası ile değiştirilen 1976 Seçim ve Halkoylaması Yasasının 9(1)(d) bendi dilekçe sahibinin geçmişte işlediği, ancak affa uğrayan suçuna yasa metninde yer vermemektedir. Bu durumda, ilk bakışta, dilekçe sahibinin sözü edilen Yasa maddesi ve özellikle (d) bendinde yer alan suçlar arasında bir suç işlemediği görülmektedir. Ancak sözü edilen Yasa maddesinin (d) bendinin son satırında “benzer” deyimine yer verilmektedir. Kanaatimce kişi hak ve özgürlüğünü kısıtlayan bir madde olan 9. madde ve bu arada (1)(d) bendi sıkı bir tefsire tabi tutulması ve kişi lehine yorumlanması gerekir. Burada “benzer” deyimine yer verilirken (d) bendinde sıralanan suçlara nitelik itibarı ile benzemiş olması yanında, maddenin hak düşürücü bir madde olduğu dikkate alındığında, en az o suçların taşıdığı cezalardan daha az bir ceza taşımayan ve mümkün mertebe aynı düzeyde suçları murat etmesi gerektiği kanaatindeyim.

Geçmişte bu gibi suçların da benzer sayılmış olmasına rağmen Yasanın bu maddesi birçok değişikliklere uğramış, örneğin 12/1981 sayılı (Değişiklik) Yasası ile eski Yasada mevcut olan “gibi” deyimi ortadan kaldırılmış, bir süre kullanılmamış ve daha sonra paragrafın sonunda “benzer” deyimine yer verilmiştir. Dilekçe sahibinin geçmişte işlemiş olup affa uğrayan sabıkası, Fasıl 154 madde 309 altında hırsızlık olup olmadığı belli olmayan, ancak hırsızlık olduğundan şüphe edilen bir malı tasarrufunda bulundurması ile ilgilidir. Halbuki Yasa, hırsızlığı ve hırsızlık olan malı tasarrufunda bulunduran kişileri kısıtlamaktadır. Birinci halde, yani hırsızlık malı tasarrufunda bulundurma Fasıl 154 madde 306(a) ve (b) altında bir suçtur ki duruma göre hırsızlığın icra ediliş şekline göre aynı ağırlıkta cezayı müstelzimdir. Madde 309 ise bu Yasada sayılan suçlardan çok daha hafif bir suç olup cezası da o nispette azdır.

Yukarıdaki görüşlerim ışığında, kanaatimce, Yasanın bu kuralını vatandaş lehine tefsir ettiğimizde bu tür suçun benzer tanımına dahil edilmemesi gerekir. Bu nedenle 1. itiraz sebebinin kabul edilerek Girne ilçe seçim kurulunun kararının iptal edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

2., 3. ve 4. itiraz sebeplerine gelince; ilke olarak yasaların ileriye dönük uygulanması gerekir. Meğer ki yasa bariz ve açık şekilde geriye dönük uygulamalar öngörsün. Yasanın yürürlük tarihi dikkate alındığında bu Yasanın ileriye dönük olduğu açıktır. Ancak “affa uğramış olsalar dahi” deyimi yasanın kendi içerisinde bazı geriye dönük değerlendirme veya işlemler öngörmektedir. Bu deyim mevcut olmamış ve Af Yasaları söz konusu olmamış olsa idi, kişilerin geçmişteki sabıkaları dikkate alınarak ileride işlem yapılacağı cihetle, yasanın geriye dönük olduğunu söylemek mümkün değildi. Ancak “affa uğramış olsalar dahi” deyimi herhangi bir açıklama yapılmadan yasaya konmuş ve dolayısıyle kötü olarak kaleme alınmıştır. İlke odur ki bu gibi durumlarda iki yasa arasında çelişki olması halinde her iki yasaya da bir değer ve mana verilecek şekilde tefsir edilmesi gerekir. Bak Maxwell on The Interpretation of Statutes, 10. baskı, sayfa 160.

Yine İngiliz içtihat kararlarına bakıldığında, bu gibi durumlarda daha önce geçirilen yasa altında verilen hakkın yeni geçirilen yasa ile ortadan kaldırılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Örneğin: Dormer v. Newcastle-on-Tyne Corpn. (1940), 2 K.B. 204, 217’de özetle şöyle denmektedir:

“…… It cannot be assumed that Parliament has given with one hand what it has taken away with another."

Bu ve benzeri birçok içtihat kararları incelendiğinde özellikle kişinin hak ve özgürlüklerini kısıtlayan yasaları dar anlamda tefsir ederek yasadaki kuralı daha önce geçirilen yasada verilen hakları orta yerden kaldırmayacak şekilde tefsir etmemiz gerekir. 52/1991 sayılı Yasada yer alan “affa uğramış olsalar dahi” söz dizisini incelerken Af Yasalarının türüne de bakmak gerekir. Bu hususta incelediğim Prof. Dr. Faruk Eren’in Türk Ceza Hukuku’nda Af Yasaları ile ilgili bölümlerinden görülebileceği gibi bazı Af Yasaları sadece cezayı ortadan kaldırmakta, mahkûmiyeti kaldırmamaktadır. Bazı Af Yasaları ise bütün neticeleri ile işlenen suçu ortadan kaldırmaktadır. Bu gibi durumlarda mahkûmiyetin ortadan kalktığı ve bununla beraber ehliyetsizliğin de ortadan kalktığı görülmektedir. Faruk Eren kitabının 629. sayfasında bu hususta şöyle demektedir:

“Mahkûmiyet hükmü kesinleştikten sonra genel af çıkmış ise ceza infaz edilmez, infazına başlanmış ise infaza devam olunmaz. Eğer bütün cezalar çekildikten sonra af çıkmış ise ‘mahkûmiyetin neticesi’ olan ehliyetsizlikler de ortadan kalkar. Çünkü mahkûmiyet kalkınca onun tevlit ettiği neticelerin devamı mantıktan mümkün değildir. …………………… Mahkûmiyet hükmü verilmemiş sayılır. Görülüyor ki genel af hem kamu davasını hem de cezayı düşüren bir sebeptir.”

Yine Faruk Eren kitabının 630. sayfasında şöyle demektedir:

“Herhangi bir kanuna göre ceza mahkûmiyeti bir ‘ehliyetsizlik’ tevlit ediyorsa mahkûmiyetin genel af ile düşmesi ehliyetin avdetini mucip olur.”

Görülebileceği gibi bütün neticeleri ile affa uğrayan bir ceza, o cezanın mahkûmiyetini ve mahkûmiyetin getirdiği ehliyetsizliği orta yerden tamamen kaldırmaktadır.

Kanaatimce bu şekilde affa uğrayan mahkûmiyetleri 52/1991 sayılı (Değişiklik) Yasasında yer alan “affa uğramış olsa dahi” söz dizisinin bir mana ifade etmemesi ve kişinin kazandığı ehliyetin elinden alınmaması gerekir. Ancak sadece cezanın ortadan kalktığı ve neticelerinin ortadan kalkmadığı af türlerinde bu (Değişiklik) Yasasında yer alan söz dizisine bir mana verip uygulanabilir.

Bu görüşlerim ve ileri sürdüğüm nedenlere binaen 2., 3. ve 4. itiraz sebeplerinin de kabul edilmesi gerekir.

KARAR:

Yukarıdaki görüşlerim ışığında Girne ilçe seçim kurulunun dilekçe sahibinin milletvekilliği adaylığından düşürülmesi ile ilgili kararının iptal edilmesi gerektiği görüşündeyim.

---------- SEÇİLEN KİŞİNİN, SEÇİMDEN ÖNCEKİ İŞİNİ DE YÜRÜTÜP YÜRÜTEMEYECEĞİ HUSUSU SEÇİMDEN ÖNCEKİ İŞİ İLE SEÇİLDİĞİ GÖREVİN NİTELİĞİNE VE BUNLARI DÜZENLEYEN MEVZUATIN İZİN VERİP VERMEMESİNE BAĞLIDIR. SHY. Md. 57 ve 236 Karar No: 8/1994 Demokrat Parti YSK’ya yazdığı 28.4.1994 tarihli yazısında Kamu ve Döner Sermayeli Kamu Kuruluşlarında çalışanların yerel yönetimlerde aday olup seçimleri kazanmaları halinde, kamu görevlileri için görevden istifa etme koşulu olduğu, fakat işçi statüsünde (03’ten maaş çeken) ve Döner Sermayeli Kamu Çalışanları için böyle bir müeyyide olmadığının görüldüğünü bildirdi ve bu konuda Yüksek Seçim Kurulundan görüş istedi. Konu görüşüldü gereği düşünüldü: Seçime katılıp da seçimi kazanan bir kişinin seçimle iş başına geldiği göreve ek olarak seçimden önceki işini de yürütüp yürütemeyeceği hususunun ilgili kişinin seçimle iş başına geldiği görevin niteliğine ve ayrıca seçimden önceki işinin niteliği ile bu işi düzenleyen mevzuatın buna izin verip vermemesine bağlı olduğuna ve bu nedenle bu safhada sorulan soruya kesin bir yanıt vermenin mümkün olmadığına oybirliği ile karar verildi.

Ask Admissions

İletişim

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Yüksek Mahkeme
Saray Önü
Lefkoşa Kıbrıs
(+90) 392 612 2000
Daha Fazla Telefon